Avrasya Dünyası / Eurasian World - Sayı / Issue: 14

Avrasya Dünyası / Eurasian World

Sayı : 14
Yıl : 2024
Fiyat : 220.00 TL

PDF İndir
Editörün Notu

Her yıl Avrasya Dünyası dergimizin ilk sayısının çıkması bahar aylarına rastlar. Umudumuz yılın bu döneminin, ilkbahara has bir yenilenme eşliğinde, barış ve huzura kollarını açması ve insanlığı kucaklaması noktasında kristalleşir. Ne yazık ki beklentiler nadiren gerçekleşir. Hatta bazen Rusya-Ukrayna savaşının, bahar çiçeklerinin tomurcuklanmaya başladığı Şubat 2022 ayında patlaması gibi kötü sürprizler de yaşarız.

Peki, Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) olarak 2024 yılının baharında dünya siyasi manzarasını nasıl görmekteyiz? Cevabımız, çok uzaklarda değil, hemen bu sayının kapağında yer alıyor. Huzursuz bir dünya!

Neden bu tanımlama? Bunun için yaşlı küremizde olan bitene bir göz atmamız yeterli olacaktır. Soğuk Savaş sonrası dönemi bitiren, bundan birkaç yıl öncesine kadar gerçekleşeceği fantastik bir ihtimal olarak değerlendirilen bir savaş, yani Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, hem de geçirdiği iki büyük dünya savaşından sonra huzura kavuştuğu sanılan eski kıta Avrupa’nın göbeğinde çıkıverdi ve bitmedi. Ne zaman bitebileceği de bilinmiyor. Üstelik bu savaşın taraflarından birinin elinde nükleer silahlar olması Soğuk Savaş günlerinin korkularını geri getirmiş görünüyor. Maalesef mevcut huzursuzluk bununla da kalmıyor. Rusya Federasyonu yetkililerinin Karadeniz’i hedeflerinin tamamlayıcı cüz’ü olarak görmeleri Rusya-Ukrayna savaşının daha da büyümesi olasılığını arttırıyor.

Bahar mevsimine yakışmayan endişe ve korku atmosferi başka coğrafyalarda da cari. Hamas’ın geçen 7 Ekim’de İsrail’e karşı başlattığı ani ve dehşet verici saldırı, İsrail’in buna karşı son derece orantısız cevabı, bir süre sonra İran’ın hamisi olduğu Hamas’ı desteklemek ve zevahiri kurtarmak amacıyla gerçekleştirdiği neyse ki kısa ömürlü hava saldırısı ve nihayet İsrail’in ağır baskılar neticesi iki hafta kadar durdurulabilmesinden sonra yine âdet yerini bulsun kabilinden İran’a gerçekleştirdiği hava saldırıları. Bölgede ateşkes umutları azalırken, savaşın insan hayatı üzerindeki zararlı etkileri çok tedirgin edicidir; 30.000’den fazla Filistinli ölmüş ve 75.000’i de yaralanmıştır.

Yemen’de Houti’lerin Bab-ül Mendep Boğazı’nın kontrolünü ele geçirmek için sivil ticaret gemilerine karşı bir süre önce başlatmış olduğu İHA ve roket saldırıları ise Filistin davasına destek gibi yeni bir gerekçe kazanarak devam ediyor.

Birbirlerine adeta eklemlenmiş görünen bu savaş ve çatışmalar Doğu Avrupa’dan Batı Asya’nın güneyine uzanan bir eksen üzerinde yer almakta. Dünya barışına yönelen tehditler ne yazık ki bundan ibaret değil. Pasifik’ten de iyi haberler gelmiyor. Bölgedeki en büyük güç, gerek Doğu Çin, gerek Güney Çin denizlerinde bazı takımadalar ve yetki alanları üzerinde hak iddia ediyor. Gerekli gördüğü yerlerde icabında yapay adalar üreterek, kuzeyden güneye inen bir hattı askerileştiriyor. Bu faaliyetler tabii yanıtsız kalmıyor. ABD öncülüğünde Japonya ve Güney Kore ile başlayan ve Doğu Asya ülkeleri ile devam eden bir ülkeler zinciri karşı önlemler için dayanışmayı arttırıyor. Söz konusu bölge esas itibarıyla Pasifik Okyanusu olduğu cihetle, savaş gemileri, denizaltılar ve uçaklar her an bir çatışmanın kıvılcımını oluşturacak kadar birbirine yakın ve iç içe. Özetle bu bölge de her an patlamaya aday.

Yukarıdaki karanlık tabloyu biraz daha koyulaştırmak pahasına, yine Pasifik coğrafyasında Kuzey Kore’nin nükleer silahlar ve balistik, süpersonik ve hipersonik füzeler alanlarında giderek artan bir hızla yürüttüğü çalışmaları ve bununla birlikte daha çok duyulmaya başlanan militarist söylemlerini de zikredebiliriz. Tabii, Myanmar’da Rohingyalara karşı sürdürülen harekatı da kaydetmek gerek.

Bu bağlamda son olarak, gelişmekte olan bir başka huzursuzluk kaynağı olarak Afrika kıtasına nüfuz konusunda, özellikle Fransa’nın bölgedeki mevcudiyetini azaltmasını takiben, ABD, Rusya ve Çin gibi önde gelen ülkeler ile İran ve bazı Arap ülkeleri gibi Küresel Güney ülkelerinin başlatmış göründükleri gayretleri de gözden uzak tutmamak gerekir.

Sonuç olarak, yine de iyimser olmaya çalışarak 2024 yılının hiç olmazsa bundan sonraki bölümünde savaşların durması, mevcut sorunların savaşa varmadan sonlanması ve tüm insanlığın çoktan hak ettiği barış ve huzur dolu günlere kavuşmasını diliyoruz.

Yazarlar

Dr. Teoman Ertuğrul Tulun (Analist, Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM))

István Íjgyártó (Baş Danışman, Hungarian Institute of International Affairs, Budapeşte, Macaristan; Macaristan’ın Bükreş (2000-2004), Moskova (2010-2014) ve Kyiv (2018-2023) önceki büyükelçisi)

Dr. Jakub Korejba (Gayrimukim Uzman, Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM))

Meszár Tárik (Araştırmacı, Eurasia Center of John von Neumann University, Budapeşte, Macaristan; Mathias Corvinus Collegium, Migration Research Institute, Budapeşte, Macaristan)

Dr. Sandor Seremet (Researcher, Eurasia Center at the John von Neumann University, Budapeşte, Macaristan; Senior Research Fellow, Hungarian Institute of International Affairs, Budapeşte, Macaristan)

Tamara Urošević (International Security Manager Non Resident Associate, Center for Geostrategic research and terrorism (CeGRT), Belgrad, Sırbistan)

Jelena Andjelkovic (Researcher and Project Coordinator, Center for geostrategic research and terrorism (CeGRT), Belgrad, Sırbistan)

Hossein Ebrahim Khani (Retired Ambassador; Associate Fellow, Institute for Political and International Studies (IPIS), Tahran, İran)